Modernlikle birlikte toplumlar birbirinden görece otonom alanlar/sistemler
şeklinde, iktidar ilişkileri/işlevler temelinde ayrışarak örgütlenmiştir.
Politik alanın diğer alanlara nispetle görece üstünlüğü ve
anayasal iktidarın aşılamaz nihailiği (devrim durumları hariç) demokratik
toplumlarda farklı alanları görece dengede tutan bir enerjiyle mümkün hale
gelir.
Bu yüzden hiçbir toplum, siyasal alan da dahil olmak üzere,
tek bir alan hakimiyetine indirgenemez. Temsil fetişizmi ile “temsilci”nin
kendini “asli” olanın yerine ontolojik olarak ikame etmeye teşebbüs etmesi
(ki hiçbir güç ontolojik olarak devredilmez, yetkilendirmelerle delege edilebilir)
sadece alan otonomilerini dinamitlemez aynı zamanda toplumsal güçleri ütopik
düşünce biçimlerine veya atalete sevkeder. Bu da çeşitli alanlarda toplumsal
enerji akışlarını düzensizleştirerek toplulukları çözüp nüfuz edilmesi zor bireysel atomizmlere
yönlendirir.
Bunları çözmek için kullanılan yöntemler de düzenli bir sağırlık hissi yaratır. Parlamenter sistemlerin krizlerinin derinleşmesinde, doğru
konumlandırılmadığı durumda etkili olan siyasetin
think-tankleşmesi ve siyasal eylemin ekonomik söylemlerle yeniden
biçimlendirilmesi politik alanın kendi üzerine kapanımını perçinler. Siyasal eylem rejiminin think-tankleşmesi, çeşitli sorun alanlarından doğan toplumsal yönelimlerin siyasal alanda kendi dilini bulmasını baskılaması nedeniyle politikanın toplumsal işlevlerini aşındırır.
Bu açılardan bakınca, günümüz popülizmleri siyasal alanın kendi üzerine kapanımına
bir tepki olarak ortaya çıkarken, yukarıdaki durumları dikkate almadığı için,
kurumsal özerklikleri ve hukuku zorlayarak kendine alan alan açar ancak
fetişleştirdiği “halk” kategorisini homojenleştiremeyeceği için, eleştirdiği “kendi
üzerine kapanma” tuzağına düşer.
Çeşitli toplumsal eğilim ve güçlerin nefes boruları gibi
çalışan gazete köşe yazarlığı da söylemsel gırtlağını (alladoxia etkisi) egemen
eğilimle takas ederek fiilen kendi temelini dinamitler. İşlevleri çarpıklaşır, kendi ehemmiyet söyleminin kısır demir kafesine girer.
Bu nedenle, politik alan ile hukuk alanını çeşitli toplumsal mücadeleler, sözleşmeler, uzlaşımlar temelinde tarihsel olarak gelişmiş alanlar halinde konumlandıramayan toplumlar, politikanın tüm hayatı yutma fantezisiyle fetiş bir kategori olarak kutsandığı, derin çalkantılarla yaşayan bir toplumsal zaman tipi üretir.