“İstenilmeyen kişilerin aktif biçimde dışarıda tutulmasıyla kurulan bir
kulüp gibi, yüksek tabaka semti, sakinlerinin her birinin, kendi üyelerinin
biriktirdiği toplam sermayeden pay sahibi olmalarına izin vererek onları
kutsar. Aynı şekilde, damgalanmış olan bölge de sembolik olarak kendi
sakinlerinin değerini düşürür ki, karşılığında, bölgenin sembolik değer kaybına
sebep olan yine kendi sakinleri olacaktır. Çeşitli toplumsal oyunlarda yer
almak için gereken bütün kartlara sahip olmadıklarından dolayı, birlikte pay
sahibi oldukları tek şey, ortak aforozlarıdır. Kendi mülksüzlüğünde homojen bir
topluluk, tekil bir mevkide toplanarak, en başta kültür ve kültürel pratikler
olmak üzere bu mülksüzlüğü daha da güçlendirir: en fazla dezavantajlı olanların
ya da “normal” varoluşun en uzağındakilerin sınıf, okul ya da kamu yaşamı
seviyesinde uyguladıkları basınç, genel bir seviyelendirmede her şeyi aşağıya
çeker. Kaynaklardan mahrumiyetin de genel olarak imkânsız kıldığı, diğer
sitelere göç etmenin dışında başka bir kaçış bırakmazlar.
İster ulusal düzeydeki konut politikalarında, ister yerel düzeydeki devlet
destekli konutların inşa ve paylaştırılmasında ya da kamu hizmetlerine yönelik
seçimlere ilişkin, mekân üzerine yapılan mücadeleler ilaveten daha kolektif
biçimler üstlenebilir. Bu mücadelelerin en belirleyicisi olan nihai kıymet,
arazi, konut ve ayrıca büyük ölçüde iş ve eğitime değer kazandırma kapasitesi
yoluyla mekân üzerine muazzam bir güce sahip olan devlet politikasıdır.”Pierre Bourdieu.
“Like a club founded on the
active exclusion of undesirable people, the fashionable neighborhood
symbolically consecrates its inhabitants by allowing each one to partake of the
capital accumulated by the inhabitants as a whole. Likewise, the stigmatized
area symbolically degrades its inhabitants, who, in return, symbolically degrade
it. Since they don't have all the cards necessary to participate in the various
social games, the only thing they share is their common excommunication. Bringing
together on a single site a population homogeneous in its dispossession strengthens
that dispossession, notably with respect to culture and cultural
practices: the pressures exerted at the level of class or school or in public life
by the most disadvantaged or those furthest from a "normal" existence
pull everything down in a general leveling, They leave no escape other than
flight toward other sites (which lack of resources usually renders impossible).
Struggles over space may also assume more collective forms, whether at the national
level concerning housing policies, or at the local level, with regard to the construction
and allocation of subsidized housing or the choices for public services. The
ultimate stake for the most decisive of these struggles is governmental policy,
which wields an immense power over space through its capacity to give value to
land, housing and also, to a large extent, to work and education.” Pierre
Bourdieu, Site Effects.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder